Arabuluculuk; sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafların bir araya getirilmesini, birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde ise öneri getirilerek çözüme kavuşturulmasını amaçlayan ve kamu hizmeti olarak yürütülen ihtiyari bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir.

Arabuluculuk faaliyeti; tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla gerçekleşmektedir. Taraflar faaliyetlere bizzat veya vekili aracılığı ile, idareler ise oluşturacakları komisyonlar aracılığı ile katılırlar.
Özel hukuktan farklı olarak idare hukukunda taraflar arasında eşitlik olmayıp, idare birey karşısında üstün konum ve güçtedir. Ancak idare her işleminde bu konum ve güçten faydalanamaz. İdarenin her işlemi idari işlem niteliğinde değildir. İdare bazı hukuki işlemlerinde özel hukuk tüzel kişisi statüsünde yer alır. Bu husus idarenin bu işlem bakımından kamu gücüne sahip olmamasını ifade eder.
İdarenin kamu gücüne dayanmadan taraf olduğu özel hukuka ilişkin anlaşmazlıklarda idari yargı organlarına değil adli yargı organlarına başvurulur. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nde de bahsedilen bu uyuşmazlıklar çerçevesinde arabuluculuğa başvurulabileceği belirtilmektedir. Buradan anlaşıldığı üzere, idarenin taraf olduğu her türlü uyuşmazlık hakkında arabuluculuğa başvurulamayacaktır.
Örneğin tam yargı davası ve iptal davası bakımından,yine kamu gücünün had safhada yer aldığı vergi hukukundan kaynaklı davalar bakımından da arabuluculuk yöntemine başvurulamayacaktır.
İdarenin taraf olduğu özel hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuğa başvurulması avantajları ve dezavantajları ile birçok açıdan ele alınabilir. Öncelikle idarenin kullandığı gücün etkili bir şekilde denetlenmesi gerekmektedir. Bu denetimin en önemli kontrol mekanizmasının ise yargı denetimi olduğu çok açıktır. AY m.125’te düzenlendiği üzere, “İdarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır”.
Ancak gerek mahkemelerin iş yükü gerekse zaman ve masrafların fazlaca kullanılması nedeniyle bu uyuşmazlıklarda alternatif çözüm yollarına gidilmesi gerekliliği görülmektedir. Normalde idari işlemler bakımından idari davalara başvurmadan önce üst makama başvurulması zorunluluğu düzenlenmekle yargının bu yükü hafifletilmeye çalışılmıştır. İdarenin özel hukuk işlemlerinde ise böyle bir merci bulunmamaktadır. Arabuluculuk da tam da bu noktada çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır.
İlk olarak arabuluculuk kurumunun taraflara eşit olarak ve tarafsızca yaklaşması idarenin karşı tarafla eşit statüde yer almasına sebebiyet verecektir ki bu husus iki tarafın da karşılıklı menfaatlerini sağlamada daha faydalı bir yöntem olacaktır. İdare, kendisini temsil eden komisyon vasıtası ile hem istek ve önerilerini karşı tarafa etkin bir şekilde ifade edecek, hem de eşit statüde yer aldığı için kamu gücünden kaynaklı ayrıcalıklarını kullanamayacaktır.
Ayrıca açıkça bellidir ki hiçbir çözüm, tarafların karşılıklı olarak iradelerinin uzlaşmasından doğan çözüm kadar adil ve tatmin edici olmayacaktır. Dostane bir şekilde uyuşmazlığın giderilmesi, toplumsal barışın sağlanmasının bir görünümü olarak, yönetilenlerin kamu otoritesine ve kurallara olan saygısını arttıracaktır.
İkinci olarak,arabuluculuk faaliyetlerin devamı tarafların kontrolündedir. Bu demek oluyor ki anlaşma sağlanamazsa her halükarda mevzubahis uyuşmazlık için her zaman sürelerine uymak kaydı ile dava yoluna gidilebilecektir.
Bu uyuşmazlıklarda arabuluculuğa başvurulmasının diğer bir avantajı da süre bakımından sağlanan kazanç olacaktır. Mahkemelerimizde iş yükü sebebiyle ancak uzun sürede çözülebilecek uyuşmazlıklar arabuluculuk sürecinde kısa sürede çözüme kavuşturulabilecektir.
Bir diğer husus olarak da maddi külfetlerin Arabuluculuk yöntemine başvurulduğunda minimum seviyede olduğu hususudur. Normal bir davada görülen tebligat masrafları, harçlar arabuluculukta yer almamaktadır. Arabulucular, Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi’nde belirtilen miktarda ücret alır. Ayrıca Arabuluculuğun dava şartı olarak düzenlendiği hallerde tarafların anlaşamaması halinde ilk iki saatlik ücret Bakanlık bütçesinden ödenmektedir. İdarenin taraf olduğu davalar bakımından arabuluculuğun dava şartı olmaması sebebiyle henüz bu avantajdan yararlanılamayacaktır fakat böyle bir düzenlemenin bu davalar bakımından da kabul edilmesi halinde tarafların elde edecekleri menfaatin görülmesi bakımından bu hususa da değinilmesi yerinde olacaktır.
Arabuluculuk kurumunun bu kadar avantajları olmasına rağmen idare hukukunda yaygınlaşmasının önündeki en büyük zorluklardan biri uyuşmazlık bakımından kamu gücünün kullanılıp kullanılmadığı sorunudur. Devlet gücünün kullanılmadığı tüm uyuşmazlıklar bakımından arabuluculuğa başvurulabilecektir. Fransız hukukunda da yine aynı ayrım söz konusu olup; imar, çevre, hastane sorumluluğuna ilişkin uyuşmazlıklar, memurların küçük disiplin cezaları, ecrimisil davaları, işgaliye davaları, kamu alımları, ihaleleri, özel sektörle yapılan işler Fransız hukukunda arabuluculuğa elverişli kabul edilmektedir.
Bu davalarda arabuluculuk kurumuna başvurulmamasının bir sebebi de tarafların silahların eşitliği prensibinin uygulanmadığı kanısında olmaları ve görüşmeler sonunda alınan kararların infazı hususunda çekincelere sahip olmalarıdır. Oysa 6325 sayılı kanunda bu hususlar açıkça düzenlenmiş olup Arabuluculuk kurumunda tarafların eşitliği esastır. Ve süreç sonunda tutulan tutanak İlam niteliğinde belge sıfatına haiz olması sebebi ile bu hususta da çözüm sunmaktadır.
İdarenin de yıllar içinde yerleşmiş olan uygulamalarını terk ederek henüz yeni bir çözüm yolu kabul edilebilecek Arabuluculuk sistemini benimsemekte zorluk yaşaması yine bu yöndeki olumsuz etkenlerden biri arasında sayılabilecektir.
Sonuç olarak; idarenin taraf olduğu özel hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuk yoluna gidilmesi henüz yeni bir yöntem olduğundan dolayı; hem idarenin gelenekleşmiş uygulamalardan ayrılmasının zor olması sebebiyle, hem de vatandaşların Arabuluculuk kurumu hakkında yeterli bilgi sahibi olmayıp faydalarından bihaber olmaları ve bu sebeple bu kurumu tercih etmemeleri nedeniyle fazlaca uygulanamamaktadır.
Fakat gerek zaman ve masraf yönünden tasarruflu olması, gerekse kanun koyucunun bu kurumda tarafların eşitliğini gözetmesi ve bunlarla birlikte tarafların arabuluculuk müzakereleri sonucunda ilam niteliğinde belge elde edebilmeleri sebebiyle, ayrıca tarafların menfaatlerini en iyi şekilde sağlayabilecekleri bir yöntem olması sebebiyle tercih edilmesinin ne derecede avantajlı olduğu görülmektedir.
Kaynakça
1.Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Arabuluculuk Daire Başkanlığı'nın
Paris Çalışma Ziyareti Toplantı Tutanağı, 06-08.01.2016.
2.GÖZLER Kemal, KAPLAN Gürsel, İdare Hukuku Dersleri, İkinci Baskı,Ekin Kitabevi Yayınları, Bursa, 2004.
3.ÇOLAK,N.İlker, İdari Uyuşmazlıklarda Alternatif Çözüm Yolları.
4. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu (2012), T.C. Resmi Gazete, 28331, 22 Haziran 2012.
5.İş Mahkemeleri Kanunu(2017), T.C. Resmi Gazete, 30221, 12 Kasım 2017.
6. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği(2018),T.C.Resmi Gazete, 30439,2 Haziran 2018.
7.AKYAZAN, Ahmet Emrah, Maddi Açıdan İdari İşlemler, TBB Dergisi, 85.Sayı, 2009.
8.AKIN, Levent (2017)(Ed), İş Mahkemeleri Kanunu İle Getirilen Yeni Düzenlemeler ve Arabuluculuk, İntes Yayınları, Ankara.
Comments